• Home
  • |
  • EU Bulletin

DTO 2010 AB AĞUSTOS BÜLTENI

İngiltere Başbakanı Cameron Türkiye’yi ziyaret etti İngiltere Başbakanı David Cameron, geçtiğimiz ay gerçekleştirdiği Türkiye ziyareti sırasında, üyelik müzakerelerinin ağır işlemesini eleştirerek, Avrupa’da Türkiye’ye yönelik önyargıların giderilmesini istedi. NATO müttefiki olarak Türkiye’ye vurgu yapan Cameron, Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyeliğinin engellenmesini eleştirdi. Cameron ayrıca İngiltere’nin, Türkiye’nin AB üyeliği için mümkün olduğunca güçlü bir avukat olacağını savundu. Almanya Şansölyesi Angela Merkel ve Fransa Devlet Başkanı Nicolas Sarkozy’nin Türkiye için tam üyelik yerine “imtiyazlı ortaklık” önerileri kapsamında Cameron, İngiltere’nin Avrupa Ekonomik Topluluğu’na üyeliğinin de veto edildiğini hatırlatarak ancak zamanla bu görüşlerin değişebileceğini kaydetti. Türkiye’nin üyeliğinin gerçekleşmesi durumunda Türkiye ekonomisinin büyüyeceğini ve diğer Üye Devletler ile eşit seviyeye geleceğini belirten Cameron, bu çerçevede AB’ye gerçekleşmesi muhtemel göçlerinde azalacağını sözlerine ekledi. Türkiye ekonomisinin 2025 yılında Kanada, İspanya ve İtalya gibi ülkeleri geride bırakacağını ifade eden İngiliz Başbakan, göç konusunun zaman içerisinde kendiliğinden çözüleceğine inandığını vurguladı. AB Genişlemeden sorumlu Komisyon Üyesi Stefan Füle, Cameron’un üyelik sürecini bir adım öteye taşıma çalışmalarının Birlik içerisinde olumlu karşılandığını belirterek; “İngiltere’nin bu süreci desteklenmesinden memnunuz” dedi. Türkiye-Birleşik Krallık Stratejik Ortaklık belgesinin imzalanarak güncelleştirildiği görüşmelerin ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan İngiltere ile ikili ilişkilerin altın çağını yaşadığını ifade etti. Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle’nin Türkiye Ziyareti Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle, 27 Temmuz’da Türkiye’ye yaptığı ziyaret kapsamında, Türkiye’nin Avrupa’ya bağlı olduğu ve yüzünün Avrupa Birliği’ne dönük olduğunu vurguladı; ancak ülkenin Avrupa Birliği’ne (AB) nihai olarak üye olmasının garanti olmadığını dile getirdi. AB ile Türkiye arasındaki karşılıklı bağların güçlendirilmesi ve Türkiye’nin AB’ye bağlanmasına önem verdiklerini belirten Westerwelle, tarafların, otomatik değil ucu açık bir katılım sürecini kabul ettiğine işaret etti. Westerwelle, Türkiye’nin, katılım sürecinin gerektirdiği kriterlere uyum sağlamak için çalışması gerektiğini belirterek, aynı zamanda Afganistan, İran veya Orta Doğu’daki birçok anlaşmazlığa ilişkin yapıcı rol oynayabileceğini sözlerine ekledi. Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğine Fransa ile birlikte karşı olan Almanya, Ankara’nın, tamamen reddettiği, imtiyazlı ortaklığı kabul etmesi gerektiği görüşünde. ABD ve Bazı Avrupalı yetkililer geçen ay yaptıkları açıklamalarda AB’nin mevcut tavrının Türkiye’yi doğuya yönlendirdiğini belirtmişlerdi. İlgili çevreler, bu çerçevede, Türkiye’nin Birleşmiş Milletler’de (BM) İran’a karşı yaptırımları veto etmesine ve son dönemde İsrail ile yaşanan Mavi Marmara olayına işaret ediyor. AB’deki tüm petrol tesislerinin stres testinden geçmesi talep ediliyor Avusturya Çevre Bakanı Niki Berlakovich, Meksika Körfezi’nde yaşanan petrol sızıntısı ardından yaşanan çevre felaketinin bir benzerinin daha yaşanmaması için Avrupa’da bulunan tüm petrol tesislerinin stres testinden geçirilmesi çağrısında bulundu. Avrupalı vatandaşların benzer bir felaketin ne zaman yaşanacağını bilmek istemesinden yola çıkan Avusturyalı Bakan, petrol şirketleri tarafından uygulanacak güvenlik standartlarına ilişkin stres testinin güveni tekrar tesis edeceğine inandıklarını ifade etti. Berlakovich, bahse konu stres testine ilişkin önerisini hem Avsuturya hükümetine hem de Avrupa Komisyonu’na sunmayı planlıyor. Meksika Körfezi’nde gerçekleşen petrol sızıntısı felaketi bu yılın Nisan ayında gerçekleşmiş milyonlarca galon ham petrol denize karışmıştı. Somalili korsanlar gemi kaçırmaya devam ediyor Ağustos ayının başında Somalili korsanların gerçekleştirdiği gemi kaçırma olaylarına yenileri eklendi. 2 Ağustos tarihinde Somalili Korsanlar Aden Körfezi’nde Panama bandıralı kuru yük gemisini, 23 mürettebatı ile kaçırırken, Norveç bandıralı kimyasal yük taşıyan tanker, İspanyol savaş gemisi tarafından korsan saldırılarından kurtarıldı. Aynı zamanda 6 Ağustos tarihinde şeker yüklü Suriye Yıldızı (Syrian Star) isimli gemi 24 mürettebatı ile kaçırıldı ancak bahse konu gemi 7 Ağustos tarihinde korsanlar tarafından serbest bırakıldı. Bunlarla beraber bir diğer gelişme de 5 aydır rehin tutulan ve 14 mürettebatı ile kaçırılan Al-Nisr Al-Saudi isimli tankere ilişkin olarak yaşandı. Geçtiğimiz hafta Suudi sigorta şirketi gemi için 20 milyon Dolar fidye ödemeyi kabul ettiğini açıkladı. 2008 yılından bu yana birçok savaş gemisi Süveyş Kanalı’na giden önemli yolları korumak için görevlendiriliyor. Deniz kuvvetleri, Avrupa Birliği’nin Atalanta kuvvetleri dahil olmak üzere saldırıları başarı ile engellemekle beraber kaçırılan gemi ve denizcilerin sayısı 2009 yılında en yüksek seviyesine ulaştı. Resmi olmayan rakamlara göre Somalili korsanlar bu yıl 68’i istedikleri şekilde sonuçlanan 200’ün üzerinde saldırı gerçekleştirdi. Ödenen fidye miktarının ise 50 milyon Doları geçtiği belirtiliyor. SafeSeaNet 2009 yılı raporunu açıkladı Deniz trafiğini gözlemleyen tüm ulusal sistemlerin bağlı olduğu Avrupa Deniz Emniyeti Ajansı EMSA’nın gemi bilgi ve gözetim sistemi SafeSeaNET, 2009 yılı raporunu açıkladı. Söz konusu rapor, denize erişimi olan 23 AB ülkesi ile İzlanda’nın, bahsi geçen sistemin işlemesi için gerekli tüm bilgi ve verileri sisteme yüklediğini belirtiyor. Ulusal denizcilik yetkilileri, gemi trafik hizmetleri, araştırma ve kurtarma merkezleri ile limanlar tarafından kullanılan sistemin kullanıcı sayısı 2,000’in üzerinde olarak ifade ediliyor. EMSA; limanlar, gemiler, taşınan tehlikeli mallar ve kazalara dair bilgiler sunan sistemin gelişmesi için çalışmalar yürütüyor ve mevcut sistemin yeni versiyonu olan SafeSeaNet V2’nin liman devleti kontrolü ile denetim rejimi hakkında bilgiler sağlaması hedefleniyor. Bunlara ilaveten şu anda kısa menzilli gemi tanımlama bilgilerini sağlayan sistemin yakında uzun menzilli gemi tanımlama ve izleme LRIT (Long Range Identification and Tracking) bilgilerini de sağlaması beklenmektedir. Avrupa Komisyonu, Uluslararası Taşınabilir Uydu Teşkilatı (IMSO) ile Mutabakat Zaptı imzaladı Avrupa Komisyonu ve Uluslararası Taşınabilir Uydu Teşkilatı IMSO (International Mobile Satellite Operation) deniz güvenliği hususunda işbirliği yapılmasına ilişkin mutabakat zaptını Temmuz ayında imzaladı. Mutabakat Zaptı taraflar arasında bilgi paylaşımı ve erişimini düzenliyor. Ayrıca taraflar, Zapt uyarınca; Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün (IMO) oluşturduğu Uzun Menzilli Gemi Tanıma Sistemi LRIT (Long Range Identification and Tracking System) ve Küresel Deniz Tehlike ve Emniyet Sistemi GMDSS (Global Maritime Distress and Safety System) kapsamında uygulama yoluyla güvenlik hususunda işbirliği gerçekleştirecek. 2009 yılında IMO tarafından oluşturulan LRIT sistemini IMSO yürütüyor. AB ise; LRIT sistemini, EMSA tarafından yürütülen tek bir veri merkezi çatısı altında oluşturmuştu. Söz konusu iki kuruluşun mutabakat zaptı çerçevesinde ortak çıkarlar temelinde bilgi alışverişinde bulunması bekleniyor. 1974 yılında uluslararası bir konvansiyon ile oluşturulan IMSO’nun, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin de dahil olduğu 94 üyesi bulunuyor. AB’den iç suyolları taşımacılığı hakkında yeni düzenleme Avrupa Komisyonu, Avrupa Birliği’nde iç suyolu taşımacılığında orta ve uzun vadeli perspektiflerin belirlenmesi amacıyla, yeni bir ihale çağrısı başlattı. Söz konusu çağrı, sektörün Avrupa taşımacılık sektöründeki potansiyelini analiz ederek, Avrupa çapında iç suyolları taşımacılığının mevcut durumunu değerlendirecek bir araştırmanın hazırlanmasını öngörüyor. Söz konusu ihale için son başvuru tarihi 6 Eylül 2010 olarak belirlendi. İç suyolu taşımacılığında bir diğer gelişme olarak; AB Bakanlar Konseyi, 26 Temmuz 2010 tarihli toplantıda, bilimsel ve teknik ilerleme amacı ile kullanılan tehlikeli maddelerin iç suyolu ile taşınmasına ilişkin 2008/68/AT sayılı Yönerge’de değişiklik için hazırlanan Komisyon önerisine itiraz etmeme kararı aldı. Bahsi geçen taslak Yönerge, tehlikeli maddelerin taşınması hakkında uluslararası anlaşmalarda iki yılda bir yapılan güncellemeler ışığında, 2008/68/AT sayılı Yönerge’nin Ek bölümlerinin tadil edilmesi amacını taşıyor. Yeni hükümler, söz konusu malların karayolu, demiryolu ve iç suyolları ile taşınması kapsamında, 1 Ocak 2011 tarihinden itibaren yürürlüğe geçirilecek. Bununla birlikte, Yönergenin tam olarak uygulanması için 30 Haziran 2011 tarihine kadar bir geçiş süresi öngörülmektedir. Bahse konu yasa taslağının, Avrupa Parlamentosu tarafından onaylanması bekleniyor. Denize Kıyısı olan Bölgeler Konferansı Genel Kurul Toplantısı gerçekleştirilecek Avrupa’nın Denize Kıyısı olan Bölgeler Konferansı (The Conference of Peripheral Maritime Regions of Europe - CPMR) Genel Kurul toplantısı 30 Eylül 2010 ile 1 Ekim 2010 tarihlerinde İskoçya’nın Aberdeen şehrinde düzenlenecek. Avrupa’nın Denize Kıyısı olan Bölgeler Konferansı’nın, 2002 yılından beri başkanlığını yapan Claudio Martini’nin yöneteceği toplantıya, AB Komisyonu’nun Balıkçılık ve Denizcilik İşlerinden sorumlu Üyesi Maria Damanaki ile Bölgesel Politika’dan sorumlu AB Komisyon Üyesi Johannes Hahn katılacak. Söz konusu konferansta, 2020 yılı için Avrupa Stratejisi ve Bütçesi’nde bölgelerin rolü, Avrupa’nın kalkınması için yeni bir modelin itici gücü olan bölgesel politika ve bütünleştirilmiş denicilik politikası ele alınacak konular arasında yer alıyor. Avrupa Komisyonu Faeroe Adaları’nın tek taraflı olarak uskumru kotası belirlemesinden rahatsız Avrupa Komisyonu, Faeroe Adaları’nın tek taraflı olarak uskumru balıklarına ilişkin belirlediği 85.000 ton’luk kotayı eleştirdi. Bu miktarın ülkenin geleneksel kota miktarının 3 katına tekabül ettiğini belirten Komisyon yetkilileri bu durumun sürdürülebilir balıkçılık politikası ile çatıştığını vurguladılar. Denizcilik İşleri ve Balıkçılıktan sorumlu Komisyon Üyesi Maria Damanaki ise Avrupa Birliği’nin (AB) konu ile ilgili olarak, Faeroe Adaları ile müzakere başlatılacağını ve uskumru kotasının tekrar sürdürülebilir bir temelde devam etmesinin sağlanmasına çalışılacağını kaydetti. Bu yıl İzlanda tarafından çok yüksek kota belirlenmesine değinen Damanaki, yüksek kotaların balıkçılık ve ilgili tüm sanayi kuruluşlarına zarar verebileceğini söyledi. Faeroe Adaları’nın geleneksel kotası 1999 yılından 2009 yılına kadar AB, Norveç ve Faeroe Adaları’nın çok taraflı yönetimi kapsamında belirlenmekteydi. Biscay Körfezinde Ançüez Avına ilişkin Anlaşma İmzalandı 26 Temmuz 2010 tarihinde toplanan Avrupa Birliği (AB) Bakanlar Konseyi, 1 Haziran 2010 ile 30 Haziran 2011 tarihleri arasındaki dönemde, Biscay Körfezi’nde izin verilen toplam ançüez av miktarını belirleyen bir Yönetmeliği kabul etti. Söz konusu metin hakkında anlaşmaya, 22 Temmuz 2010 tarihinde düzenlenen Daimî Temsilciler Komitesi COREPER’in son toplantısında varıldı. 2009 yılının Aralık ayında balıkçılıkla ilgili AB Bakanlarının onayladığı karara göre; Biscay Körfezi’nde ançüez için izin verilen toplam av kotası 7,000 ton olarak belirlenmişti. 1 Temmuz 2010 ile 30 Haziran 2011 arasındaki dönem için izin verilen toplam av kotası 15,600 ton olup bu miktar, Balıkçılık için Bilimsel, Teknik ve Ekonomik Komite (Scientific, Technical and Economic Committee for Fisheries - STECF) tarafından hesaplanan ançüez stoklarının biyokütlesinin %30’nu oluşturmaktadır. Bugüne kadar, Biscay Körfezi’ndeki ançüez kotalarının %90’ı (14,040 ton) İspanya’ya ve %10’u (1,560 ton) Fransa’ya ait bulunuyordu. İki ülke arasında yapılan son anlaşma sonucunda; Fransa’nın kotası 3,220 ton’a yükselirken, İspanya için Biscay Körfezi’nde ançüez av kotası ise 12,380 ton’a çıktı. Avrupa Birliği balıkçılık alanında ikili antlaşmaları geliştirmeyi sürdüyor 20 Temmuz 2010 tarihinde, Avrupa Komisyonu, Cape Verde ile balıkçılık ortaklık antlaşmasına ek Protokol’ün yenilenmesi için Avrupa Birliği (AB) Üye Devletlerine müzakereleri açma çağrısında bulundu. AB gemilerine sadece ton balığı avlama imkanı veren ve 2011 yılında yürürlükten kalkacak olan Protokol, Avrupalı balıkçılar için 84 balıkçılık lisansı ve Cape Verde’ye yıllık 385.000 Euro’luk bir ödeme yapılmasını kapsamaktadır. Avrupa Komisyonu, ayrıca, Guinea Bissau ile imzalanan Protokol’ün genişletilmesine ilişkin bir öneriyi kabul etti. Protokol, halihazırda, %35’i Guinea Bissau’nın balıkçılık sektörüne aktarılacak 7 milyon Euro’luk bir ödenek öngörmekte ve başta İspanya, Portekiz, İtalya, Yunanistan ve Fransa olmak üzere Birlik gemilerine söz konusu ülkenin sularında balıkçılık yapma imkanı vermektedir. Bunlarla birlikte AB, Moritanya ile imzaladığı ve 2008 yılında yürürlüğe giren Balıkçılık Ortaklık Antlaşmasına ek Protokol kapsamında taahhüt ettiği 64 milyon Euro’luk fon ödemesini 4 Ağustos tarihinde gerçekleştirdi. Protokol 130 kadar Avrupalı geminin Avrupa pazarı ve tüketicisi için büyük önem arz eden Moritanya’nın ihtiyaç fazlası balıklarını avlamasına izin vermektedir. İzlanda ile Avrupa Birliği arasında gerçekleşen üyelik müzakerelerinde önemli konulardan birisi de balıkçılık olacak Avrupa Birliği (AB) İzlanda arasında üyelik müzakerelerinin resmen açılmasına ilişkin hükümetlerarası konferans 27 Temmuz tarihinde gerçekleşti. Belçika Dışişleri Bakanı Vanackere, Brüksel’de gerçekleştirilen toplantının ardından İzlanda’nın AB üyesi olabileceğini kanıtladığını belirterek İzlanda’nın balıkçılık, tarım, kırsal kalkınma, çevre, sermayenin serbest dolaşımı ve mali hizmetler alanlarında önemli reformlar yapması gerektiğini vurguladı. İzlanda’nın morina balığı alanlarını ve balina avcılığını korumak istemesi, AB ile müzakerelerde balıkçılık alanında en büyük sorunu teşkil ediyor. İzlanda Dışişleri Bakanı Össur Skarphéöinsson, yaptığı açıklamada; AB’nin, İzlanda’nın sürdürülebilir balıkçılık yönetimini örnek alması gerektiğini belirterek, balina avcılığının ülkeye ait bir gelenek olduğunu ve ülkedeki balıkçılığın, balık soylarının tükenmesine neden olmadığını açıkladı. İzlanda’daki balıkçılık sektörünün özel bir yapısı olduğuna vurgu yapan Skarphéöinsson, ülke ekonomisinin ağırlıklı olarak balıkçılığa dayandığını ve İzlanda sularının hiçbir AB üyesi devletle sınırı olmadığını vurguladı. AB’nin Ortak Balıkçılık Politikası’nın (OBP) söz konusu şartlar ile uyuşmadığını dile getiren Bakan, Finlandiya’nın OBP’ye dahil olmadığını hatırlatarak, AB ile İzlanda’nın “herkesi mutlu edebilecek” bir çözüm bulabileceğini kaydetti. Genişlemeden sorumlu Komisyon Üyesi Stefan Füle ise İzlanda’nın üyeliğinin hem AB hem de İzlanda için bir kazan-kazan durumu yaratacağını belirtti. Bu çerçevede, İzlanda’nın ekonomik ve parasal anlamda istikrar sağlaması ve Avrupa Birliği karar alma mekanizmalarında söz sahibi olması beklenirken, AB’nin ise kutup bölgelerindeki yenilenebilir enerji kaynakları ve iklim değişikliği kapsamında daha etkin hale gelmesi bekleniyor. İzlanda ve AB arasında müzakere başlıkları açılmadan önce gerçekleştirilecek analitik tarama süreci çerçevesinde İzlanda’nın hangi AB düzenlemelerine uyması gerektiği saptanacak. Mevzuat tarama süreci sonuçlarının ise Kasım 2010 ve 2011 bahar dönemi arasında açıklanması bekleniyor. 2010 yılında bazı balık türlerinde av imkanı 26 Temmuz 2010 tarihinde düzenlenen Avrupa Birliği (AB) Bakanlar Konseyi, 2010 yılında bazı balık türleri için avlanma imkanlarına ilişkin tadil edilen Yönetmeliği kabul etti. Söz konusu revize Yönetmelik kapsamında; Norveç, Kuzey Atlantik Balıkçılık Organizasyonu (NAFO), Grönland ve Ton Balığı ve Morina Balığı İyileştime Planı gibi belli başlı konulardaki değişiklikler ele alınıyor. Norveç ile yapılan balıkçılık anlaşması uyarınca; Birliğin, Kuzey Denizi’nden çıkarılan 521 ton morina balığı, 150 ton mezgit ve 100 ton pisibalığından yararlanmasına karar verilmiş olup, AB’li gemilerin Norveç sularında orkinos avına çıkmaları için gerekli olan izin düzenlemeleri değiştirilmektedir. Kuzey Atlantik Balıkçılık Organizasyonu’nun (NAFO) 2009 yılında yapılan yıllık toplantısında; NAFO 3M bölgesinde morina balığı avcılığına ve NAFO 3LN bölgesinde deniz levreği avcılığına, 10 yıldan uzun süren bir moratoryumun ardından, yeniden izin verilmesine karar verilmişti. AB’nin yeni Yönetmeliği, NAFO’nun yeniden avlanmaya açtığı bu iki balık türünün yan avları için kuralları değiştirmeyi hedefliyor. Bununla birlikte, Grönland ile yapılan balıkçılık anlaşması uyarınca; Grönland’taki morina balığı avlanma koşulları değiştirilmiş olup, bu değişiklikler AB mevzuatına dahil edilmesine karar verilmiştir. Akdeniz ve Karadeniz’de enerji ve ekoloji alanında AB’den Proje Teklif Çağrısı Avrupa Birliği (AB), 7. Çerçeve Programı kapsamında Yarının Okyanusu 2011 (The Ocean of Tomorrow 2011) isimli hibe programı için 20 Temmuz 2010 tarihinde proje başvuru çağrısı yayınladı. AB’nin Yarının Okyanusu programı; özellikle Karadeniz ve Akdeniz’de enerji ve ekolojiye ilişkin projeler üzerine odaklanıyor. 45 milyon Euro toplam bütçeye sahip çağrı kapsamında; gıda, tarım, biyoteknoloji, enerji, çevre ve ulaşım alanlarına ilişkin proje teklifleri değerlendirilecek. Bununla birlikte, proje teklif çağrıları kapsamında öncelikli dört alan aşağıdaki şekilde sıralanıyor: 1- Açık deniz platformlarının çok amaçlı kullanımı. 2- Deniz mikrobik çeşitliliği: Deniz ekosistem işleyişi ve biyoteknolojisine ilişkin yeni anlayışların geliştirilmesi. 3- Daha iyi bir yönetişim için Akdeniz ve Karadeniz’deki doğal ve beşeri baskıların ortak etkilerinin öngörülmesi ve değerlendirilmesi. 4- Deniz devriye alanlarına ilişkin bölgesel ağlar için bilgi tabanı ve araç geliştirilmesi; Akdeniz ve Karadeniz’de rüzgar enerjisi potansiyelinin değerlendirilmesi ve ilgili faaliyetlerin entegre yönetimi. Avrupa Komisyonu söz konusu teklif çağrısında ilişkin olarak 9 Eylül 2010 tarihinde Brüksel’de bir Bilgi Günü düzenliyor. Bilgi Günü kapsamında; proje başvuru sahipleri ve paydaşlar tarafından proje fikirlerinin paylaşılması ve konsorsiyum için ortaklık fırsatlarının değerlendirilmesi bekleniyor: Türkiye, Su Kalitesi Yönetimi Yönlendirme Kurulu oluşturdu Avrupa Birliği ve Türkiye arasında sürdürülen katılım müzakereleri çerçevesinde, 21 Aralık 2009 tarihinde açılan çevre başlığına ilişkin iklim değişikliği ile mücadele ve su kalitesi çalışmaları kapsamında "Su Kalitesi Yönetimi Yönlendirme Kurulu" oluşturuldu. Su kalitesi sektörüne ilişkin AB düzenlemeleri ve özellikle AB Su Çerçeve Yönergesi’ne ilişkin ulusal taahhüt ve sorumlulukların yerine getirilmesi ve atılacak adımların belirlenmesini amacıyla Kurul’un; strateji ve politika geliştirmek, uygulamayı izlemek ve değerlendirmek, üst düzeyde koordinasyon ve işbirliğini sağlamak gibi görevleri üstlenmesi öngörülüyor. Çevre ve Orman Bakanı başkanlığında görev yapacak Kurul’da; İçişleri, Dışişleri, Sağlık, Tarım ve Köyişleri, Sanayi ve Ticaret, Enerji ve Tabii Kaynaklar ve Kültür ve Turizm Bakanlıkları ile Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı ve Avrupa Birliği Genel Sekreterliği’nin yanı sıra üniversiteler, sivil toplum örgütleri, meslek birlikleri ve özel sektör temsilcileri yer alıyor. Çevre Bakanlığı karbon sicili uygulamasını başlattı Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve Orman Bakanlığı karbon ticaretine esas projelerin kayıt altına alınması için karbon ticaretine yönelik karbon sicili uygulamasını başlattı. Bu kapsamda, Çevre ve Orman Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü tarafından, sera gazı emisyonlarının azaltılmasına ilişkin geliştirilen ve yürütülen projeler kayıt altına alınacak. Yeni sicil işlemleri tebliği uyarınca proje geliştiricileri ve uygulayıcıları, projelerini www.karbonkayit.cob.gov.tr adresinden kayıt edebilecek. Proje ile sera gazı emisyonlarının kayıt altına alımı ve izlemesinin geliştirilmesi, karbon indirim sertifikalarının nerede ve hangi proje ile oluşturulduğunun tespit edilmesi, mükerrer uygulama ve sayıma engel olunması ve piyasa şeffaflığının ve bütüncül yönetiminin sağlanması hedefleniyor. Bu sayede ileride kurulacak karbon borsası temellerinin atılması planlanıyor. Avrupa Komisyonu LIFE+ programı kapsamında 210 projeye 250 milyon Euro destek sağlayacak Avrupa Komisyonu, AB çevre programı LIFE+ kapsamında başvurusu gerçekleştirilen 210 projeye 250 milyon Euro finansman sağlanmasını onayladı. 2007–2013 yıllarını kapsayan LIFE+ programının; “Doğa ve Biyoçeşitlilik”, “Çevre Politikası ve Yönetişim” ve “Bilgi ve İletişim” olmak üzere üç ayağı bulunuyor. LIFE+ programı 2009 proje teklif çağrısı çerçevesinde; Doğa ve Biyoçeşitlilik temasına ilişkin 84 projeye 124 milyon Euro; Çevre Politikası ve Yönetişim kapsamında 116 projeye 120 milyon Euro ve Bilgi ve İletişim alanında 10 projeye 6,3 milyon Euro finansman sağlanmasına karar verildi. 2007-2013 bütçesi toplam 2 milyar 143 milyon Euro olan LIFE+ programı, Avrupa Birliği’nde çevrenin korunması için oluşturulmuş bir finansman kaynağı. Program, Avrupa çapında özellikle iklim değişikliği ve biyoçeşitliliğin yok olması gibi alanlarda bilincin arttırılmasını hedefliyor. Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kırsal Kalkınma (IPARD) Programı Şartlı Başvuru Çağrı İlanı Türkiye ve Avrupa Birliği arasında 2008 yılında imzalanan Kırsal Kalkınma (IPARD) Programı kapsamında, programın Türkiye’de yürütülmesinden yetkili kurum Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK), 28 Temmuz tarihinde şartlı proje teklif çağrısı yayımladı. Katılım öncesi mali yardım aracı IPA’nın kırsal kalkınma bileşeni altında, AB ve Türkiye tarafından ortak finanse edilen IPARD hibe programı; tarım, hayvancılık, et ve süt üretimi, işlenmesi, pazarlanması, çiftlik faaliyetlerinin çeşitlendirilmesi, mikro işletmelerin geliştirilmesi, kırsal turizm ve balıkçılık alanlarında destek veriyor. Tarım, hayvancılık ve kırsal kalkınma alanında Türkiye’nin AB standartlarını yakalamasını hedefleyen proje teklif çağrısından; bireysel üreticiler, tarımsal işletmeler, KOBİ’ler, üretici birlikleri ve kooperatifler yararlanabilecek. Şartlı başvuru çağrı ilanı hakkında ayrıntılı bilgiye TKDK sayfasında yer verilmektedir. Bilgilerinizi arz ve rica ederiz. Saygılarımızla, Murat TUNCER Genel Sekreter Dağıtım: Gereği : Bilgi: Tüm Üyelerimiz (Web) - YK Başkan ve Üyeleri - YK Yedek Üyeleri